2 Haziran 2011 Perşembe

Uzun Bir Aradan Sonra, "Huysuzun Teki"

"Elinizdeki incecik şey, ilk romanım. Bugüne dek insan içine çıkarılmamış, hiç yayınlanmamış olan. Yirmili yaşlarımın ilk yarısında yazdığım ve zaman içinde 'geçmişim' adını alacak dosya-dergi-gazete-karton-kağıt birikintisi arasına terk ettiğim."

Ve yine Vivet Kanetti'nin kelimeleriyle devam edecek olursak, yakın günlerden bir gün, sözkonusu incecik metin Kanetti'nin oltasına takılıyor ve bu defa onu başkalarına göstermekte bir beis görmüyor hatta bunu arzuluyor. Bana kalırsa, iyi ki de o metni tekrar buluyor, okuyor ve okuyucularla paylaşmaya karar veriyor ve bizi tekrar çocuk olmanın, bir çocuk olarak hayatı algılamanın kıyılarına götürüyor.

Kahramanımız, herkesin -biyoloji profesörü hariç- 'huysuzun teki' diye çağırdığı küçük bir kız çocuğu. 95 sayfalık metin dahilinde de bu kız çocuğunun, kendi kelimeleriyle, adım adım büyüyüşünü görüyoruz. İlkokul sıralarındaki maceralarından hızla ortaokul sıralarına ve sıralara erkek isimlerinin kazındığı döneme geçiyoruz. Bu kısa ama keyifli yolculuk sırasında da, insan ister istemez kendi çocukluğundaki sıkıntıları, şaşkınlıkları, sırları, bunalımları, ilk aşkları bir kez daha yaşıyor.

"Huysuzun Teki," sayfaların hızla çevrildiği ve su gibi akan bir mini roman. Şahsen, kitap bittiği ve huysuzun tekini yatağında ayaklarını ısıtmaya çalışırken bıraktığım anda içimi bir hüzün kapladı. Huysuzun tekinin, lise, üniversite, iş maceralarını merak ettim, okumak istedim. Bu noktada da, benim Vivet Kanetti'den ricam, "Huysuzun Tekinin" devam romanlarını yazması, isterse ben de büyük bir keyifle yardım ederim.

Berna T.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder