24 Ekim 2010 Pazar

Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1 Kitap...


Bir zamanlar “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001” kitap türünde listelere bakar ve hangilerini okuyup okumadığımı kontrol ederdim. Listeyi takip etmezdim/edemezdim ama bir taraftan da bana verilmiş ve tamamlamam gereken bir ödev var gibi hissederdim. Son okuduğum, Mine Söğüt’ün  “Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey” adlı romanı ise bende, bu romanı “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001” kitap listesine yerleştirme isteği uyandırdı. Fakat böyle bir şansım olmadığı için ben de kendi listemin ilk kitabı yapıyorum “Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey” adlı romanı; “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1 Kitap” diyerek...

Mine Söğüt’ün herhangi bir romanını okumamıştım daha önce ve bu romanını şans eseri aldım. İlgimi çekti. Sonrasında ise ilk sayfasından itibaren elimden bırakamadım. Kelimenin tam anlamıyla bir solukta okudum ve her yere romandan alıntılar yazma ve romandaki cümleleri içimden tekrarlama isteği uyandırdı içimde. Anlatması, ifade etmesi zor bir roman. Okurken, insanda karanlık bir masalın içine girdiği hissi uyandırıyor. Yalnız, terk edilmiş, terk etmiş insanlar, kapkara kuşlar, gerçekleşen hayaller, öldüren, işkence eden hayaller, hayallerin fotoğrafları, kadınadam Madam Arthur Bey, fotoğrafçı Keşşaf, eski fotoğraflardan yola çıkarak romanlar yazmaya çalışan Olcayto, hayat kadını Nagehan, Şehnaz, Kedileş, Ruhat, Maria...Geçmişi unutma ve geleceği yeniden, farklı bir şekilde yazma çabası. Hayatın Tanrı’nın ilk hayalı olması. Ve tanrının da insanın ta kendisi... Korkunç, korkutucu fotoğraflar, kurgunun dünyasında yaşamak isterken gerçeğin tam ortasına düşen Olcayto, tanrısallık rastlantısallık, geçmişin farklı yazılan, hatırlanan hikayeleri, geçmişleri karanlık kahramanlar, insanlar, yazarak yeni bir gelecek yaratmak...

Büyülü bir dünya, “Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey”in dünyası. Büyülü ve karanlık. Hem rastlantısal hem tanrısal. Bende her kahramanın kendi romanını, kendi hayatının kendisinin yarattığı hissini yaratıyor ve yaratının insanın elinde olduğu hissini.

Daha önce de dediğim gibi hem hakkında yazması zor bir roman hem de okuyucuda romanla ilgili yazmak, konuşmak isteği uyandıran bir roman. Bunun yanısıra okuyucuda, kapıdan girecek ve yeni bir hayat yazmayı teklif edecek bir yazar beklentisi de yaratan bir kitap. Ben şahsen romanı bitirdiğimden beri içeri girecek ve bana; “Size yeni bir hayat yazmamı ister misiniz hanımefendi?” diyecek bir yazar bekliyorum. Ve son  olarak diyorum ki; kesinlikle okunması, kaçırılmaması gereken bir kitap...

Berna Turhan


1 yorum:

  1. Bu sıralar okuyacak kitabım kalmadı. Bu litabı okuyacağım.

    YanıtlaSil