1 Şubat 2011 Salı

Kafka'yla Sahilde

Tom Robbins’le girdiğim büyülü dünyadan tam çıkacakken, bu sefer de Haruki Murakami ile yepyeni ve gizemli bir dünyaya girdim. Kafka’nın 15. yaş günündeki evden kaçışıyla başlayan “Kafka Sahilde”, her sayfada daha gizemli ve sürükleyici bir hal aldı benim için. Ve tarihin derinliklerinden çıkıp gelen, hala aklımızı kurculayan bir soruyu, kendi kendime tekrar sormama neden oldu; “Tanrıların ya da diğer bir deyişle kaderin oyuncağı mıyız her birimiz, yoksa kendi kaderimizi örme, yaratma gücüne sahip miyiz?” Aslında bu soruya verilebilecek bir cevap yok gibi gözüküyor. Fakat Kafka’nın babasının kehanetiyle paralel ilerleyen yaşamında, bu soruyu sık sık kendimize soruyoruz.
Kehanet demişken, bilindiği üzere, Oedipus da kendisiyle ilgili kehanetin hem başrol oyuncusu hem de kurbanıdır. Kendisiyle ilgili kehanetten kaçmaya çalışırken, adım adım kehanetin içine düşer; babasını öldürür, annesiyle evlenir ve sonunda yaptıklarının farkına vardığında da, olan biteni bilemediği için kendi elleriyle gözlerini kör eder. Oedipus, Tanrıların, kaderin oyuncağıdır, kaçmaya çalışsa da.  Kafka için de benzer bir kehanet sözkonusudur ve o da kaçmaya çalışır. Başka bir kimlikle yeni bir varoluş yaratmaya çalışır. Bunda başarılı olup olmadığı tabiki romanın sayfalarında gizli. Kafka’nın yolculuğunun yanısıra ve bununla içiçe başka hikayeler de var “Kafka Sahilde”nin sayfalarında; Nakata Amca’nın hikayesi, Hoşino’nun, Saeki Hanım’ın, Oşima’nın hikayesi…Rüyalarla gerçeğin birarada ilerlediği hikayeler.
Haruki Murakami’nin, altı romanı Türkçe’ye çevrilmiş, bunların arasında Murakami’nin ilk romanı, “İmkansızın Şarkısı” da var. Murakami, bu ilk romanı, 1974 yılında yazmış ve sonrasında da hikayeler ve romanlar yazmaya devam etmiş. Ben şahsen iyi ki yazmış ve yazmaya devam ediyor diye düşünüyorum çünkü yaklaşık 650 sayfa kalınlığındaki “Kafka Sahilde”yi bir solukta okudum ve sonrasında artık Murakami’ye ara verip başka bir yazara geçeyim dedim ama olmadı. Okumaya başladığım “Kişisel Bir Sorun” adlı romanı bırakıp, tekrar Murakami’ye döndüm. “Zemberekkuşu’nun Güncesi” masanın bir kenarında duruyor ve açıkçası ben biran evvel okumaya başlamak için sabırsızlanıyorum.

Berna
  

2 yorum:

  1. az önce remzinin sayfasında en çok satılanlarda Sahilde Kafka'yı görüdm, hemen sonrasında sizin sitenizde de aynı kitabı görünce bu bi kader mi dedim :) 650 sayfa mı? Çok uzun kitaplarda maalesef ben dağılıyorum,bilemedim acaba denesem mi bu kitabı?
    www.sehrindansi.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. sevgili şehrin dansı, sayfa sayısı seni korkutmasın, çok güzel ve ilginç bir rüya görmek gibi murakami'yi okumak. şimdiden keyifli okumalar

    YanıtlaSil